Liberalizm teorisinin temel dayanağı özgürlüktür. Özgürlük kelimesinin ya da kavramının bugün düne göre çokça telaffuz edildiği bir çağda yaşıyoruz. Özgürlük süslü kulağa hoş gelen bir kavramdır.
Özgürlük kelimesi batıya ait, batıdan bize ve tüm dünyaya yayılmış bir kavram. Birey ve toplumun en başta kilise ve devlet gibi iki otoriteden korunması lazım gereken felsefeden yola çıkarak bugünkü şeklini almış.[1]
Herkes özgür olmaktan ya da olamamaktan bahsetmekte. Ailede özgürlüğün olmasından, kadın erkek eşitliğinden, ev hanımları dört duvar arasında kaldığından, gençler özgürce hareket edemediğinden, çocuklar anne baba baskısı ve sınırsız oyun oynayamadığından şikâyet etmektedirler.
Herkes özgürlüğe kendine göre bir anlam yüklüyor. Kimine göre özgürlük olan şey başkalarına rahatsızlık verici, başkalarının özgürlüğünü kısıtlayıcı bir durum olmakta. Özgürlük anlayışı zamana göre sürekli değişiklik arz etmektedir.
Bugün gelinen noktada insanların büyük bir çoğunluğu hayvanlar gibi özgürce hareket etmek istiyor. Gerçekte hayvanlarda sınırsız bir özgürlük var mıdır? Hayvanlar özgürce hareket mi etmektedirler? Yoksa kendilerine çizilmiş bir hayatı mı ikame etmektedirler?
Siz hiçbir kedinin orta bir yere ihtiyacını giderdiğini gördünüz mü? Yoksa kenar bir yer bulup, kendince uygun bu yere bir çukur açıp ihtiyacını giderdikten sonra da üstünü örttüğüne mi şahit oluyorsunuz.
Hâlbuki insanlar özgürlükten dem vururlarken başka şeylerin kölesi olmuşlar haberleri yok. Kadınlar modanın kölesi olmuş, erkekler kadınların kölesi olmuş, kimileri paranın, makamın, futbolun, tüketimin kölesi olmuş.
Gerçekte özgür insan kimdir? Hiç düşündünüz mü? Özgür insan Allah’a gerçekten kul olmuş kişidir. İman etmiş yani söz ve fiilleriyle ‘la ilahe illallah’ diyen kişidir. Allah’tan başka hiçbir şeye kul olmayan kişi değil midir?
Asıl sorun insanların Rabbini, ilahını, dinini ve kime ibadet (kulluk) edeceğini bilmemesi, O’nu tanımaması ve O’ndan uzak kalmasıdır. İnsanlar Rablerini tanısalardı, O’nun kitabı Kur’an-ı Kerim’i okusalardı. “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder”[2] ifadesiyle karşılaşırlardı. Yeryüzünde başıboş bırakılmadığını ve kendi haline bırakılmayacağını anlardı.
Kuralların olmadığı bir dünya nasıl olurdu acaba? Böyle bir dünyada her istediğini de yapabilir mi insan? Ya da yapmalı mı? Burada bir sınır olmamalı mı? Olacaksa bu sınırları belirleyen kim olacak? Bu sınırları Yaratanı devre dışı bırakan insan mı belirleyecek?
Özgür olmak isteyen bir kimse başkasının özgürlüğünü sınırlayarak ya da ihlal ederek her istediğini yapabilir mi? Böyle bir özgürlük anlayışı var mıdır? Ya da doğru mudur?
İnsan toplumsal bir varlıktır. Dolayısıyla bireyin öncelikle kendi sınırları içinde hareket etmesi sonra da içinde bulunduğu toplumsal kurallar içinde hareket etmesi gerekmez mi?
Özgürlük ve demokrasi havarisi olduğunu söyleyen devletlere gelince bunlar diğer milletlere neden karışmakta, müdahale etmekte, darbelerle yönetimleri devirmekte, deviremedikleri yerleri işgal etmekte, ekonomik boykotlar uygulamakta, yöneticilerini diktatör, ordularını terörist ilan etmekteler. Demek ki bunların özgürlük anlayışı sahte… Kendilerine özgürlük diğer milletleri ise sömürmektir işleri.
Liberalizmin temel dayanağı özgürlük ise, özgürlük havarisi geçinen ülkelerde başörtü, peçe yasağı neden var? Ezan okuma, mescid, camii açma yasağı veya sınırlandırmaları neden var?
Liberal özgürlük bedeni arzuların, nefsin istek ve tutkuların tatminidir. Heva ve hevesin esiri olanlar nasıl özgür olduğunu iddia edebilirler ki.
Liberal düşüncede insan ön plandadır, insana ne Allah adına, ne devlet ve ne de bir millet adına müdahale, zorla hareket ettirmek yoktur. Bireyi dizayn etme ve bireye bir dini, bir mezhebi, kültürü dayatma da yoktur.
Liberalizm de menfaati peşinde koşan birey vardır. Bencillik, faydacılık, seküler özgürlük bir köleliktir. Örneğin; eşcinsellik özgürlük müdür? Eşcinsellerin ortada dolaşması sanki insanî normal bir durum gibi algılanması, onlara sahiplenilmesi bir tercih meselesi olarak sunulması meşrulaştırılması nedir sizce? Özgürlük müdür, sapkınlık mıdır? Onların ki özgürlük değil, haddi aşmak, fıtratı zorlamak ve nihayetinde edepsizlik.
Sonra sınırsız özgürlüğü savunanlar, öncelikle insan nereden gelmiş, bu evren, dünya nasıl oluşmuş sorusunu cevaplamaları gerekmektedir.
Şunu bilmeliyiz ki, Sınırsız özgürlükten kaos (kargaşa) çıkar. Ne yazık ki, sınırsız özgürlük ve tüketim anlayışı insanlığın sonunu getirmektedir.
Sınırsız özgürlük tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Sınırsız özgürlüğü savunanlar hasta ruhlu kişiliklerdir.
İslam’ın özgürlük anlayışı ise farklıdır. İslam’da sınırsız özgürlük yoktur. İslam’da kişi Kitab’a, Sünnet’e ve ulu’l-emre bağlıdır. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, sizden olan yöneticilere itaat edin.”[3] İslam’a göre insan özgür doğar ve aynı zamanda günahsız doğar. Liberalizme göre bireyin özgürlük alanına giren bazı tercihler, İslam’a göre tam karşı tarafa konuşlanabilmektedir. Faiz, içki, kumar, alkol, zina gibi eylemler liberalizmde özgürlük kapsamına girebilir ancak İslam’ın hâkim olduğu devlet sistemi için bunlar aileden başlayarak toplumsal hayatın çözülmesinde bir virüs teşkil edeceği için kayıtsız şartsız engellenmesi gereken hususlardır.
İslam’da Allah’a (c.c.) kulluk esastır. İslam kişiyi batıl ilahların, dinlerin, bir takım izm’lerin köleliğinden kurtarıp, özgürlüğü sadece Allah’a kulluk ile kazandırır. Gerçek özgürlük nefsin arzularına karşı durabilmektir. Bunu da insanı, dünyayı, evreni, yaratan Rabbimizin bize gönderdiği din öğretir.
Sınırsız özgürlük sevdalıları gelin İslam’a girin Müslüman olun, kula kulluktan kurtulun ve iç huzuru yakalayın, mutlu kalın. Hem bu dünyada mutlu olarak yaşayın, hem de ahiretinizi kurtarın.
[1] Abdurrahman Arslan, Kıbleyi Kaybettiren Dönüşüm, Beyan Yayınları, s. 16.
[2] Kıyâme Sûresi;75/36.
[3] Nisâ Sûresi; 4/59.