Nefis İle Mücadele Yolları

Bismillahirrahmanirrahim.

Elhamdüli’llahi Rabb’il âlemin. Vessalatu vesselamu alâ Resûlina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmaîn.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e selât ve selâm olsun.

Allahümme salli ala muhammedin ve ala ali muhammed

Kıymetli Kardeşlerim

Konumuz: Nefis İle Mücadele Yolları (Yada nefis tezkiyesi-nefis terbiyesi- nefs eğitimi)

Bazı kardeşlerimiz–bilhassa gençler- “Nefsimizi nasıl terbiye edeceğiz?”  veya “Edebiliriz?” Gibi soruları sıklıkla soruyorlar. Burada hem kendi nefsime, hem de bu konu hakkında soru soranlara konuyu merak edenlere faydalı olmak için bazı hususlar üzerinde duracağız.

Öncelikle nefis ile birlikte tanımamız gereken diğerleri de var.

Bu dörtlüyü de bilmemiz lazım. Ruh-nefs-şeytan-beden

Öncelikle Nefisle neden mücadele edeceğiz? İnsan sevdiği şeyle mücadele eder mi? Sevdiği ile insan dost olur onunla mücadele etmez. O zaman ortaya şu çıkıyor, nefis bizim iyiliğimizi isteyen bir şey değil mi?

Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.” (Yusuf suresi 53)

Kıymetli kardeşlerim

Nefis ile mücadele edebilmek için öncelikle onu tanımamız lazım.

Tanımadığınız şeyle mücadele edemeyiz.

Mücadele ne demek; Cihad, Çaba, Ceht, Direniş, Uğraş, Didinme, Emek demektir.

Eskiler ne demişler “Nefsini bilen, Rabbini bilmiş olur.” 

Peki soru şu “Nefisimizi nereden ve nasıl tanıyabiliriz?”

Öncelikle Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’den, tefsirlerden. Sonra Sünneti Seniyeden yani Efendimizin hayatından.

Sonra âlimlerin, hocalarımızın kitaplarından, sohbetlerinden çalışmalarından tanıyabiliriz. Öğrenebiliriz. Bilebiliriz.

Bizde bugün dilimizin döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalışacağız.

Kıymetli kardeşlerim

Öncelikle kişi kendi nefsini tanıması lazım demiştik. Çünkü Nefsin arzularırı kişiden kişiye göre değişir.

Kişi kendi nefsini nasıl tanıyabilir? 

Tefekkür ederek yani, Derin düşünerek. Kendini, yaratıcıyı, yaratılanları

Murâkabe ederek, Kendini gözetleyerek, muhatap olduğu insanlardan;  eş dost arkadaşlarından.

Muhasebe ederek, Kendini sorgulayarak.

Kıymetli kardeşlerim

Nefis nedir? Diye soracak olursak; Bir kimsenin kendisi özü, istekleri

Nefis kulun içindeki olumsuz duyguların, meşru olmayan isteklerin, kötü huy ve fiillerin kaynağıdır.

Cenazelerde imam efendinin okuduğu “Küllü nefsin zaikatül mevt” “Her nefis ölümü tadıcıdır.”(Ankebut 157)

Buradaki mana can, hayattır.

Nefis, “hevâ ve heves,  bedenden kaynaklanan süflî arzular”

Nefis, iyiyle kötünün mücadele alanıdır. Diyebiliriz.

Nefsin en büyük özelliği yalnızca lezzetleri düşünmesidir. Bu lezzetler de yeme, içme gibi bedeni lezzetler olabileceği gibi; gurur, kibir, hased, öfke  gibi ruhani lezzetler de olabilir. Bütün günahların ve kötü ahlakın temelinde nefsin bu lezzetlere düşkünlüğü vardır.

Gençliğimizde şu nefsi öldürelim kurtulalım ondan diye düşünürdük o zamanki aklımızla.

Nefis insanda hiç bir zaman ölmüyor. Ölene kadar onunla beraber. O yüzden Nefis terbiye edilir. Dizginlenir.

Nefse düşman olunmaz, ona karşı dikkatli olunur, gafil kalınmamamalı.

Kıymetli kardeşlerim

Konuyu bir teşbihle biraz açarsak;

VUCUD MEMLEKETİ

İnsanın iç âlemi, kalabalık bir milletin yaşadığı büyük bir memlekete benzer. Bu memleketin hükümdarı, Allah’a iman ve itaat eden kalptir. Akıl da onun veziridir. Vücuttaki azalar ve ruhun duyguları, latifeleri bu kalp dediğimiz hükümdarın milleti –askerleri, memurları, işçileri- durumundadır. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kalp hükümdardır ve onun askerleri vardır. Hükümdar iyi olursa askerleri de iyi olur, Hükümdar bozulursa askerleri de bozulur.”(C.Sağir)

Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur:

“…Bilin ki! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o, iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Bilin ki! O, kalptir.” ( Buhârî, Îmân, 39)

Bu vucud âlemindeki nefis ise serkeş, zevkten başka bir düşüncesi olmayan, gelecekten ziyade ânı düşünen, iktidarı ele geçirerek her türlü lezzetleri tatmak isteyen bir asi durumundadır. Onun da emrinde hırs, haset, şehvet, öfke, gurur gibi askerler vardır.

Hükümdar Kalp, veziri olan aklın da yardımıyla milletini yönetmek, idare etmek, onlar arasında adaleti sağlamak ve iktidarı ele geçirerek anarşi ve teröre sebep olan nefse karşı mücadele etmek mecburiyetindedir.

Vücud memleketinde çoğu zaman, Kalbin askerleriyle, Nefsin askerleri arasında büyük meydan muharebeleri vuku bulur. Savaşların sonunda memleketteki iktidarın değişmesine göre, bu memlekete verilen isim de değişir.

Kıymetli kardeşlerim

NEFSİN MERTEBELERİ

Nefis, kalbi yener ve memlekete hâkim olursa bu memlekete “Nefs-i Emmare” memleketi denilir. Yani; zevkine tabi olan nefis. Nefis, iktidarı ele geçirirse bu memlekette ulûhiyetini ilan eder, insanın iç âleminde denge bozulur ve fesat meydana gelir. Nefis her türlü gayr-i meşru fiilleri icra eder.

İnsana sürekli kötülük yapmasını ve günah işlemesini öğütleyen şehvetinin esiri olan nefistir. Bu nefse sahip olan kişiler yaptıkları kötülüklerden pişmanlık ve vicdan azabı duymazlar. Ona buna kendine zarar verir. Örnek olarak bu nefse fâsıklar, münafıklar, kâfir ve müşrikler verebiliriz.

Kıymetli kardeşlerim

Nefs-i Levvame :Kendini kınayan nefis, pişmanlık duyan nefis

Eğer savaşlarda ikisi de yenişemez; kâh biri, kâh diğeri memlekete hâkim olursa bu memlekete “Nefs-i Levvame” memleketi denilir. Savaşlar memleketlerin harab olmasına sebeb olduğu gibi, insanın iç âlemindeki Kalp ile Nefis arasındaki savaşlar da insanın iç âlemini tahrip eder. Nefs-i levvame hali, insanın kararsız, çatışmalı, depresyonlu halini ortaya koyar.

Bazen hükümdar kalp galip gelir, bazen nefis galipgelir.

İşlediği günahlardan dolayın üzülen, sevaplardan dolayı sevinen nefistir.

”Kendini Kınayan Nefs” olarak tanımlanır. Kişi bu mertebede yine günah işler. Ancak Nefs-i Emmare’den farklı olarak işlediği günahlardan ötürü pişmanlık duyar. Aynı zamanda şehvete karşı direnir ve onu yenmeye çalışır. Vicdan azabı hissederek tövbe kapısından geçen kul aynı günahları tekrar tekrar işlemekten kaçınır.

Kıymetli kardeşlerim

Nefs-i Mutmainne. Huzura ermiş nefis. Şirkten günahtan arınmış nefis.

Kalp nefsi mağlub eder ve meşru dairede kalmaya ikna eder ve memleketi Allah’ın emirleri doğrultusunda idare ederse bu memlekete “Nefs-i Mutmainne” memleketi denilir. Nefs-i mutmainne memleketi, insanın kendisiyle barışık olduğu, huzurun hâkim olduğu memlekettir.

Hükümdar Kalbin kuvvetli veya zayıf oluşu, milleti arasındaki adalet ve disiplini, memlekete her yönden tesir eder. Kalbin zayıflaması veya kalbin milletinden bazı latifelerin disiplinsizliği nefsin iktidarı ele geçirmesine sebeb olabilir. Bu yüzden daima kalbin güçlenmesine ve milletini disiplin altında tutmasına çalışmak gerekir.

Rabbimiz cümlemizi bu mertebeye erenlerden eylesin.

Kıymetli kardeşlerim

Marifetullah (Allah’ı tanıma) ve ibâdetler, manevî feyizlerin gelmesine ve Kalbin güçlenmesine vesile olur. Bu güç sayesinde Kalp iktidarını muhafaza eder. Günahlar ise manevî feyizleri yok eder, kalbi zayıf düşürür, nefsi ise güçlendirir. Onun için çokça ibâdetle meşgul olup günahlardan uzak durmak gerekir.

Nefis elinden geldiğince askerleriyle, casuslarıyla Kalbin direncini kırmak, ahalinin ona olan itaatini sarsmak ister. Kalp dirayetli olur ve vezirinin yardımıyla aklını kullanarak askerlerini disiplinli bir şekilde idare ederse Nefse galip gelebilir.

Kalbin, vezir aklın da yardımıyla nefse galip gelebilmesi için en mühim dört şart vardır: İlim, imanın güçlenmesi iradenin güçlendirilmesi ve ibâdetler. İlim sayesinde kalp, kendini yaradan Allah’ı, kendini ve vazifelerini, yardımcılarını, nefsi ve nefsin hilelerini, yardımcılarını ve onunla nasıl mücadele edeceğini öğrenir. Elde edeceği kuvvetli imanla nefse karşı en büyük manevî gücü elde etmiş olur. Namaz, oruç, Kur’ân okuma, tefekkür, zikir, dua, istiğfar ve benzeri ibâdetlerse kalbe manevî feyizlerin ve yardımların gelmesine vesiledirler.

Eğer bu dört alanda kalp olgunlaşırsa nefse kolaylıkla galip gelebilir.

Kıymetli kardeşlerim

Kalbin nefse galip gelmesi için diğer şartlara da bakalım.

1. ÇEVRE  (Salihlerle iyi insanlarla Beraber Olmak)

Çevre önemli çünkü çevre insanı çevirir. İnsanları etkiler. İyi yönde de kötü yönde de.

İnsan oturup kalktığı kimselerin hayatından etkilenir. Günah işleyenlerle oturanlar günahla meşgul olur. Salihlerle beraber olan ise faydalı işlerle meşgul ve faydalı işlere olan sevgisi artar. 

Nefsimizi terbiye etmek istiyorsak, en başta çevremizi iyi seçmeliyiz. Etrafımızdaki insanlar İslâm’ı yaşamayan insanlar ise hem onlarla beraber olup, hem de nefsimizi terbiye etmemiz zordur.

Maddeler arası ısı alış verişi olduğu gibi insanlar arasında da manevi alış verişler vardır. İnsan bulunduğu ortamdan ister istemez etkilenir. Bu konuda Peygamberimiz (asm) şöyle buyurur: “Kişi arkadaşının dini üzeredir. Bu yüzden kimi arkadaş edindiğine dikkat etsin”. “İyi arkadaşın hali misk kokularını satan insanın haline benzer. Sen onun yanına gittiğin zaman sana kokularından ikram eder; ikram etmese bile, onun yanında dura dura o kokular senin üzerine siner. Kötü arkadaş da deri tabaklayan insanın haline benzer. Onun yanına gittiğin zaman körüğünden sıçrayan kıvılcımlar senin üzerini yakar; yakmasa bile onun yanında dura dura o pis kokular senin üzerine siner.”

Peygamberimiz (asm) bu ifadeleriyle insanın, içinde bulunduğu çevreden mutlaka, isteyerek veya istemeyerek, bilerek veya bilmeyerek etkilendiğini ortaya koymaktadır.

Duymadığımız ve görmediğimiz bir şey bizi etkilemez. Menfi (kötü) ortamlardan uzak olan bir insan, elbette onların menfi tesirinden de uzak olacaktır. Müsbet bir ortam içerisinde, elbette gördüğümüz ve işittiğimiz şeyler bizi müsbet yönde etkileyecektir.

İslâm’ı yaşayan insanlarla dostluk kurmamız bizim hayatımıza tesir edecek, biz de onlar gibi olacağız. Fakat İslâm’dan uzak olan insanlarla dost olduğumuz zaman, ister istemez biz de onlardan etkilenerek, çoğu İslâmî şeylerden uzak olacağız.

Özetle bizler salih ve sadıklarla beraber olmalıyız.

Kıymetli kardeşlerim

21 YÜZYILIN YENİ ÇEVRELERİ

DİJİTAL DÜNYA VE SOSYAL MEDYA MECRALARI

Eskiden görünen bir çevremiz vardı.  Akrabalarımız mahalledeki arkadaşalar v.s.

Şimdi yeni bir çevre ile karşı karşıyayız. Koca bir dünya dünya kadar çevre. Dijital çevre, fiziki olmayan çevre. Bu mecraları yerli yerinde kullanmalıyız. Günaha isyana bulaşmamalıyız.

Buralarda paylaşımlarımıza daikkat etmeliyiz. Gezdiğimiz dolaştığımız yerlere dikkat etmeliyiz.

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadele yollarından birisi de

GÜÇLÜ BİR İRADE

Nefisle mücadele, nefsin çirkin emellerini frenlemek, arzularını dizginlemekle olumsuz tavırlar sergilemesinden korunmakla olur. Bu ise, ancak güçlü bir iradeye bağlı olarak gerçekleşebilir.

Bugün düne göre irade meselesi yani doğruyu seçebilmek yada doğru karar vermek ki biz buna irade gücü diyoruz, önceki dönemlere göre daha önemli hale geldi. Çünkü seçenekler yada alternatifler çoğaldı hatta sınırsız hale geldi denebilir.

İrade nedir? Diye soracak olursak

 • İrade, kendine söz geçirebilme sanatıdır.

•  İrade, bildiği, istediği doğru bulduğu şekilde yaşama başarısıdır.

•  İrade, hayat boyu başarının anahtarıdır.

•  İrade, duygu düzenleme becerisidir.

•  İrade, kendi kendini kontrol edebilme, davranışlara karar verebilme gücüdür.

•  İrade, kişinin kararlarını, hayallerini veya planlarını gerçekleştirebilme gücüdür.

•  İrade, uzun vadeli sonuçları gözeterek kısa vadeli zevk, keyfe odaklanmamak.

•  İrade, insanın yapmayı istediği halde yapmaması gerekenleri yapmaması, yapmayı istemediği halde yapması gerekenleri yapmasıdır.

•  Büyük başarı ile sıradan hayatlar arasındaki farkın temel belirleyicisi iradedir.

Efendimizin ifadesiyle “Güçlü kimse güreşte rakibini yenen değil, öfke anında kendisine hâkim olandır.” (Müslim, Birr, 107.)

Bizlerin güçlü iradeli bireyler olmalıyız.

İrade nasıl güçlenir?

İrade az da olsa devamlı olanı yapmakla gelişir.

İrade İbadetlerle güçlenir.

Planlı hedefli yaşamak

İyi bir çevre

Kıymetli kardeşlerim

 ÂLİMLERİN KİTAPLARINI OKUMAK, SOHBETLERİNE KATILMAK

Kitap, zihin ve kalbin beslenme kaynağıdır.

Kitap okumak ve faydalı ilimler öğrenmek nefsin aklı yanıltmasına karşı önlem olur. 

Okumak insanı ahlaklı ve erdemli hâle getirir.

Kendimizi nefsimizi tanımak Nefsimizi düzelterek sapıtanlara uymamak için, Allah’ın hidayetini arttırdığı ve takva ilham ettiği kulları arasına girmek için okumalıyız. Dinlemeliyiz. Aynı zamanda sohbetlere devam edenlerden olmalıyız. Bugün şanslıyız eğer usul biliyorsak internette çok faydalı bilgilere sohbetlere ulaşabiliyoruz.

2. TAHKİKÎ İMAN

İmanın kuvvetlenmesi nefse galip gelmenin en mühim yoludur. Allah’a,iman, öldükten sonra dirilmeye, cennet ve cehenneme adeta görüyormuş gibi inanan birisi, kolaylıkla nefsanî arzulardan kendini çeker. Buna en büyük delil Asr-ı Saadettir. Kuvvetli iman, cahiliye döneminde her türlü zulüm ve ahlaksızlığı yapan insanları, karıncaya bile basamayacak hale getirmişti. İman bize de aynı tesiri yapacak özelliklere sahiptir.

İmanın kuvvetlenmesinin, tahkikî hale gelmesinin iki yolu vardır: Biri tefekkür, diğeri de ibadetlerdir.

Kıymetli kardeşlerim

 TEFEKKÜR; Bir şey hakkında iyice düşünmek, bir işin sonucunu hesaplamak. İnsan, tefekkür edebilme özelliği sayesinde diğer varlıklardan ayrılır.

Tefekkür;

– Allah’ın Yarattıklarını Düşünmek, göklerin yaradılışı, bitkiler, hayvanatı v.s.

– Günahlarını Düşünmek

– Azaplarını Düşünmek

– Sevapları Düşünmek

– Akıl ile Doğruyu Düşünme, ölümü, düşünmek

Seyyid Şerif Cürcanî’nin tanımıyla iktifa edeceğiz. “Kendisinde tefekkür bulunmayan kalp, yolunu kaybetmiş, şaşırmış bir şekilde karanlıklar içinde kalır.”

     Tefekkür, aklın sadakasıdır.

  Kendimize sormamız gereken soru şu, Günün tefekkürünü yapıyormuyum. Yani bugün Allah için ne yaptım,  ne yapmadım, birilerini kırdım mı, En azından haftalık yapmalıyız.

Kıymetli kardeşlerim

3. İBÂDETLER

İbadetler sayesinde kalbe ve ruha manevî feyizler gelir. Bu feyizler akıl ve kalbi manen güçlendirerek, nefse galib gelmeye vesile olurlar. Bu konuda bazı ayet ve hadisleri nakledelim.

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

1. Namaz

Bize manevî feyizlerin, Allah’ın yardımının gelmesinde en büyük vesile namaz ibâdetidir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Muhakkak ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek (namaz kılmak) elbette en büyük ibâdettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut, 45)

Peygamberimiz de şöyle der: “Beş vakit namazın misali, sizden birinin, evinin önünden akan ve içinde her gün beş defa yıkandığı bir nehir gibidir. (Nasıl beş defa yıkanınca insan üzerinde kir kalmazsa, 5 vakit namaz kılan insanda da manevî kirler kalmaz.)”(Müslim )

Günde beş kez Rabbimiz bizleri dünyanın meşgalesinden çekip alıyor. Namaz bizler çok büyük bir nimet.

Namaz kılmak İnsanı âlemlerin Rabbi olan Allah’a karşı gelmekten kurtarır. Yani kibirden.

Namaz ibadeti insana sabırlı olmayı, alçak gönüllü olmayı öğretir.

Namaz insanı disipline eder. Aynı zamanda Vakit bilinci kazandırır.

Namaz İnsanı Fuhşiyattan Alıkoyar.

Namaz Kalb Huzurunu temin eder.

Günde beş vakit namaz kılan bir insan, daima Allah`ı hatırlar ve kendisini her an O`nun huzurunda hisseder. Bu ise, o insanın aklında kötü düşüncelerin barınmasına fırsat vermez. Verse bile çıkarıp atmasına sebep olur.

Namaz mü’minleri her türlü tehlikelerden korur.

Kıymetli kardeşlerim

 Kendimize sormamız gereken soru şu: Beş vakit namazı hakkıyla eda edebiliyor muyum? Eda ediyorsam

 İKİNCİ SORU İSE, beş vakit namaz haricinde Nafile namaz, Teheccüd dediğimiz gece namazı, evvabin namazı, mescid namazı, Yolculuk Namazı, Tesbih Namazı, İstihare Namazı, Küsuf Namazı, Tevbe Namazı gibi namazları da kılıyor muyum?

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

2. Oruç

Oruç, nefsi terbiye etmenin en etkili yoludur. Akşama kadar açız.

Oruç, önce bedeni terbiye eder, sonra da nefsi ve ruhu terbiye eder.

İnsan nefsinin aşırı isteklerine ve ihtiraslarına engel olur.

Oruç tutanlar daha sabırlı ve metin olurlar.

Oruç, insanın iradesini kuvvetlendirir.

Oruç, dünya malını değersiz kılar. 

Oruç, insanı disiplinli yapar. 

Oruç insanı çelik gibi bir irade sahibi yapar.

Oruç bir nefis terbiyesi, bir gönül tezkiyesi içteki bütün kirlerin tasviyesidir.

Kıymetli kardeşlerim

Nefsimizi terbiye edebilmek için Kendimize sormamız gereken soru şu: Farz olan ramazan orucu haricinde; Nafile oruçlar olan pazartesi, Perşembe orucu, şevval orucu, muharrem orucu gibi oruçları da tutuyor muyuz?

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

3. Kur’ân Okuma

“Muhakkak ki, demire su değdiğinde nasıl paslanıyorsa, şu kalpler de pas tutar.” “Yâ Resulallah! Onun cilası nedir?” diye sordular. Cevaben “Ölümü çok zikretmek, hatırlamak ve çokça Kur’ân okumaktır” dedi. (Beyhaki, Şuabu İman)

Kıymetli kardeşlerim

Kendimize sormamız gereken soru şu: Her gün azda olsa Kur’an-ı Kerim’den bir bölüm okuyor muyum? Okuduğum ayetler üzerinde düşünüyor muyum. Tefekkür ediyor muyum

Hergün en az bir sayfa okumalıyız. Ve ayetler hakkında düşünmeliyiz.

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

4. Zikir

Zikir bir şeyi anmak, hatırlamak manalarına gelir.

Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır. Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; Günlük kendimize bazı zikirleri vird edinmek Allah’a yakın olmak için çok önemlidir. 

Kıymetli kardeşlerim

Kendimize sormamız gereken soru şu: Benim günlük zikirlerim var mı?

Efendimizin günlük yaptığı zikirlerden kaç tanesini yapmaya çalışıyorum.

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

5. İstiğfar

Günahların bağışlanmasını dilemek.

“Bakırın pası gibi kalplerin de pası vardır. Onun cilası ise istiğfardır.” (Beyhaki)

“Kul, bir hata ettiği zaman kalbine (siyah) bir nokta konulur. Eğer o hatayı bırakır ve istiğfar ederse kalbi cilalanır (o siyah nokta silinir). Eğer günaha devam ederse noktalar artırılır. Hatta bu noktalar onun kalbini tamamen istila eder. Bu Allahü Teala’nın kitabında zikrettiği “Ran” (pas)dır. (Onların kazandığı günahlar, kalplerinin üzerine pas olmuştur. Mutaffifin, 14)” (Tirmizi, Nesei, İbn Mace, İbn Hibban, Hakim)

Peygamber Efendimiz de günde yetmiş veya yüz defa tövbe ettiğini .

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:

“Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla (istiğfâr) Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (47)

Hadisin râvilerinden biri olan Evzâî’ye: – İstiğfâr nasıl yapılır? diye sorulunca: – Estağfirullah, estağfirullah demektir, dedi.

Kıymetli kardeşlerim

Bizlerde hergün istiğfarda bulunmalıyız. Rabbimizden bağışlanma dilemeliyiz.

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

6. Râbıta-i mevt (ölümü düşünmek)

Ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desîselerinden kurtulmaktır.

Bu konuda bazı hadisler de şöyledir: “Lezzetleri kesip, tahrip edeni, (yani ölümü) çok zikrediniz.” (İbn Mace, Tirmizi)

“Kişiye vaiz olarak ölüm yeter. (Taberani )

Akıllı, zeki olan kişi nefsini hesaba çekip, ölümden sonrası için çalışan, amel eden kimsedir. Âciz ise, nefsinin hevasına tabi olup Allah’tan bir takım (boş) temennilerde bulunan kimsedir.” (İbn Mace, Tirmizi)

Çevremizde vefaat eden yakınlarımızın cenazelerine katılalım. Zamanımız varsa cenazeyi define de katılalım.

Kıymetli Kardeşlerim

7. Göze hâkim olma

Görmediğimiz, işitmediğimiz bir şey bizi etkilemez. Kur’ân’da şöyle buyrulur:

“(Resulüm!) Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini haramdan çeksinler ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından haberdardır.” (Nur, 30)

Harama bakmak nefsin hoşuna gider, ancak kalbimizi karartır.

“Bir kadının güzelliklerini görüp, sonra bakışlarını ondan çeviren hiçbir Müslüman yoktur ki, Allah (bundan dolayı) onun için kalbinde tatlılığını hissedeceği bir ibâdet (sevabı) yaratmış olmasın.” (Ahmed, Taberani)

Kudsî  bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “(Harama) bakma, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim benden korktuğundan dolayı onu terk ederse, o günahın yerini iman ile değiştiririm ki, onun tatlılığını kalbinde hisseder”. (Taberani, Hakim )

Dijital dünyada göze hâkim olmak. Çok önemli. Sen ve ekran. Kim görüyor. Rabbimiz.

Dijital mecralarda da göze hâkim olmalıyız. Kendimizi korumalıyız.

Cerîr radıyallahu anh  şöyle dedi:  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ansızın görmenin hükmünü sordum.

– “Hemen gözünü başka tarafa çevir!” buyurdu. (Müslim, Âdâb  45, Ebû Davûd, Nikâh 43)

Allah’ı unutmadan meleklerin de bizleri gördüğü bilinciyle hareket etmeliyiz.

Bazı bölgelerde dolaşmamak lazım.

Gençlere biran önce evlenmelerini evlenene kadar da oruç tutmalarını tavsiye ediyoruz.

Kıymetli kardeşlerim

Nefisle mücadelede en önemli ibadetlerden birisi

8.İnfak

Allah için vermek. Sevdiğimiz şeylerden verebilmek. Sadaka vermek, zekat vermek

İnfak, cimriliğe karşı korunmaktır. “Nefisler cimriliğe meyillidir” (Nisâ 4/128).

İnfak,İnsanı dünyevileşmeden korur.

İnfâk, insandaki şefkat ve merhamet duygusunu geliştirir.

İnfâk,    şükür ve sabrı aynı zamanda kazandırır.

Halbuki “Siz Allah için ne verirseniz (infak ederseniz), Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’ 34/39)

Kıymetli kardeşlerim

9. Lezzet ve elem(acı, üzüntü)

Örnek,  bal yenildiği takdirde, insana başlangıçta lezzet verir, fakat daha sonra balın lezzeti gider, zehirin elemi insanı kıvrandırır. Üstad Bedîüzzaman günahlardaki lezzeti, zehirli bala benzetir. Ve bu asırda günahlarda tiryakî olmuş insanları günahlardan kurtarmanın tek çaresinin küfürde, günahlarda elem; İslâmiyet’te ve salih amellerde cennet lezzetleri olduğunu göstermekle isbat etmekle mümkün olacağını söyler.

Risâlelerde çoklukla iman ve küfür arasında kıyaslamalar yapılır, imanın bu dünyada insana huzur vereceği, imanlı insanın âdeta manevî bir cennet içinde olacağı; küfürde ise bu dünyada elemler olduğu, kâfirin cehennem elemlerine benzer elemler içinde olacağı güçlü delillerle ortaya konulur. Ekseriyetle iman ve küfür arasında kıyaslamalar yapılırken; insanın musibetlere karşı âcizliği, ihtiyaç ve arzularına karşı fakir oluşu, dünyadaki zeval ve firaklar, ayrılıklar, insanın geçmiş ve gelecekle irtibatı, insanın yalnızlığı, ölüm ve ölüm korkusu gibi konular ele alınır.

Kıymetli kardeşlerim

10. Şefkat tokatları (Başımıza gelen belalar)

Bu konuyu teyid eden bir ayet şöyledir: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin işlediği (günahlar) yüzündendir; bununla beraber, O birçoğunu da affeder.” (Şûrâ, 30)

Ne zaman günah işlesek, bu günahımıza bir ceza olarak başımıza bir bela gelir. Bu yüzden Peygamberimiz, “Mü’min erkek veya kadının cesedinde, malında veya çocuğunda –Allah’a günahsız olarak kavuşuncaya kadar- bela eksik olmaz.” buyurmuştur. Başımıza bela gelmesini istemiyorsak, günahtan uzak durmak en selametli yoldur.

Gelirse sabırla durmalıyız.

Kıymetli kardeşlerim

11. Ceza

Nefis ile hesaplaşıp, kusurlarını görüp, cezâ verilmez ise, cesaret bulur, şımarır. Kendisi ile başa çıkılamaz. Şüpheli şey yemiş ise, aç bırakmalı, Her azaya böyle cezâ vermelidir.

Biz de nefsimizi ıslah için, günah işlediğimizde kendimize ceza verebiliriz. Mesela “Eğer şöyle yaparsam 1 gün oruç tutacağım” diyelim. Yani hata ettiğimizde Allah bize ceza vermeden biz nefsimize ceza verelim. İdris Ferid

“Nefsini arındıran (zekkâhâ) kurtuluşa (felâha) ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems 90/7-10)

Kıymetli kardeşlerim

12-DUA

Hz. Adem ile Hz. Havva’nın cennetten kovulmalarına sebep olan yasak meyveden yemesi ve pişmanlık duyarak Rabb’lerine yalvarmalarıdır: “Âdem ile eşi dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize (nefsimize) haksızlık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, elbette ziyan edenlerden oluruz.” (Araf, 7/23)

Rabbimize bol bol dua etmeliyiz. Birazdan hep beraber yapalım. İnşaallah.

Kıymetli kardeşlerim

Özetleyecek olursak

1) Kur’an araştırması yapmalı ve adeta canlı Kur’an haline gelmeli,

2) Peygamberler ve peygamberimizin hayatını okumalı incelemeli,

3) Sahabelerin ve onları takip eden İslam büyüklerinin örnek hayatları araştırılmalı,

4) Ölmeden ölmüş gibi kendimizi hesaba çekmeli,

5) Ölümü hatırlatan ve hayra teşvik eden arkadaşlar edinmeli,

6) Sahip olduğu nimetleri sayıp hamd etmeli,

7) İbadetleri eksiksiz olarak yerine getirmeli,

8) Tevbe, dua ve hizmet ruhunu canlı tutmalı,

9) Şefkat ve merhamette iç zenginliği kazanmalı,

10) Her türlü şaibelerden  şüpheli şeylerden kaçınmalı, Boş İşlerden Uzak Durmalı

11) Derin suyun bulanmadığı gibi kolay kolay öfkelenmemeli,

12) İhlâs bilincini canlı tutarak göz, kulak, dil ve kalp kirlenmesine engel olmalı,

13) Hakkı ve sabrı tavsiye ederek yaşamalı,

14) Halkın övme ve kötülemelerinden etkilenmemeli,

15) Allah’ tan başkasına bel bağlamamalı,

16) Varlığa sevinmemeli ve yokluğa da üzülmemeli,

17) Hırs ve şehveti tahrik eden ortamdan kaçınmalı,

18) Genellikle abdestli ve oruçlu olmaya çalışmalı,

19) Haram ve helallere dikkat etmeli,

20) Gurur verici durumlarda Allah’ a sığınmalı,

21) Allah sevgisini engelleyen her şeyden kaçınmalı,

22) Kalpleri canlandıran âlim sohbetlerini kaçırmamalı,

23) Nefse hoş gelen zevk, eğlence ve konfora mesafeli durmalı,

24) Şeytanın etkisinin fazla olduğu yerlerde gezmemeli,

25) Her şeye ibret gözü ile bakmalı,

26) Üzücü bir olayda kusuru önce kendinde aramalı,

27) Sevabı için övünmemeli fakat sevinirken de günahlar için üzülmeli veya ağlamalı,

28) Pislikten sakınır gibi gizli ve açık günahlardan kaçınmalı,

29) Yeme, uyuma, konuşma ve kahkaha ile gülmeyi azaltırken nefsin cimriliğini yenip ilahi himaye ile şereflenmek için özellikle infakı artırmalıdır.

Bunlara dikkat edersek nefsimizi terbiye etmiş oluruz.

DUA

Ey Rabbimiz, Bizi nefsimizle başbaşa bırakma.

Ey Rabbimiz, Nefsimizin şerinden bizleri muhafaza eyle.

 Doymak bilmeyen nefisten

Ey Rabbimiz, Bizleri nefsimizi ıslah edenlerden eyle. Ona hâkim olanlardan eyle.

Ey Rabbimiz, Nefsimize senden sakınma duygusu ver. Ona takvayı ver.

Evimize iyilikler, hayırlı ve bereketli rızıklar ihsan eyle! 

RABBENA ATİNA

“Allah’ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.” (BAKARA 201)

RABBENAGFİRLİ

“Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü’minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla.” (İbrahim Suresi’nin 41)

VELHAMDULİLLAHİ RABBUL ALEMİN.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir