Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.” (Bakara Sûresi; 2/168). buyurmak suretiyle insanlara helâl ve hoş rızıklardan yemeyi emretmiştir. Birkaç ayet-i kerime sonra ise müminlere hitaben şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıklardan temiz olanlarını yiyin; eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin.” (Bakara Sûresi; 2/172).
Allah’ın insanlar için yaratmış olduğu ve onlara rızık olarak ihsan ettiği yiyecek ve içeceklerden helâl ve temiz olanlar bırakılarak; haram ve pis olan gıdalardan istifade edilmeye kalkışıldığında şeytanın yoluna girilmiş, takva dairesinden uzaklaşılmış, kendisine karşı şükredilmesi gereken nimetlere nankörlük edilmiş, ubudiyetin dışına çıkılarak haram irtikâp edilmiş ve Allah’a (c.c.) imanın gereği de yerine getirilmemiş olunacaktır.
“İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık; ant içerim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın!” (Araf Sûresi; 7/16-17)
“O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.” (Bakara Sûresi; 2/205)
Günümüzde ortaya çıkan birçok hastalık ve rahatsızlığın alınan gıdalarla yakından ilişkisi olduğu bir gerçektir. Özellikle gıda sektörünün çok karmaşık bir hâl aldığı, gıdalarda menşei belirsiz birçok katkı maddesinin kullanıldığı, (GDO) genetiği değiştirilmiş ürünlerin yaygınlaştığı, sektörün temelinde genellikle gayrimüslimlerin veya dini hassasiyeti bulunmayan Müslümanların yer aldığı, insan sağlığından ziyade para kazanma hırsının öne çıktığı bir dönemde; böyle bir araştırma ve hassasiyet ayrı bir önem ve ehemmiyet kazanmaktadır. Çok sayıda domuz çiftliğinin bulunduğu, senede ortalama yedi yüz bin ile bir milyon arasında domuzun tüketildiği, gıda endüstrisinde çok sayıda gıda katkı maddesinin yer aldığı, gıdalardaki etiketlerin doğru ve tam yazılmadığı, hâlâ hayvan kesiminde İslami usule uygun kesimin tam oturmadığı ülkemizde de Müslümanların hassas davranmaları gerekmektedir.
Oysaki günümüzde Müslüman camia; sorgusuz sualsiz her önüne geleni tüketen bir topluma dönüşmüş durumdadır.
Kur’an-ı Kerim, ‘Ashab-ı Kehf’ hikâyesini anlattığı Kehf Sûresi’nde oldukça ilginç ve çarpıcı bir ayrıntıya yer vermekte. Ashab-ı Kehf; mağaradaki uzun uykularından sonra uyandıklarında, kendi aralarından birini yiyecek alması için şehre gönderirler. Ancak göndermeden önce gidecek arkadaşlarına “bak, hangisi daha temizse o yiyecekten al getir” diyorlar. Ashab-ı Kehf’in hangi şartlarda o mağaraya sığındıklarını bilenler için burada ifade edilen ‘temiz’ ifadesi, son derece manidardır. Ölümle burun buruna oldukları halde acıktık; ‘git ne bulursan al gel’ veya ‘yiyecek bir şeyler bul gel’ demiyorlar.
Ashab-ı Kehf’in en zor şarttaki davranışının örneklenmesi bizi şu sonuca götürmekte. Bir Müslüman, hangi hâl ve şartta olursa olsun; tıpkı Ashab-ı Kehf gibi yaşadığı veya geçici olarak bulunduğu şehirde veya ülkede; yiyecek ve içeceklerini seçmeye ve ‘maddeten temiz, manen sakıncasız’ yani şüphe barındırmayan temiz ve helâl olanlarını tercih etmeye mecburdur. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Helâl talebi, her Müslüman üzerine vaciptir.” ( Taberânî)
Bu durumda herkes kendine yeniden şu soruları sormalı:
Yeme içme konusunda Kur’an-ı Kerim ve Hz Peygamber’in (s.a.v.) ölçülerini biliyor muyum ve bunlara ne kadar riayet ediyorum?
Rızkımı kazanırken gösterdiğim hassasiyeti, yiyip içeceklerimi satın alırken de gösteriyor muyum?
Satın aldığım gıda maddelerinin, kim tarafından hangi koşullarda üretildiğini, üretim sırasında içerisine hangi katkı maddelerinin eklendiğini, üretimde hijyen kurallarına riayet edilip edilmediğini inceliyor muyum?
Bu ürünler, küresel güçler tarafından gayri insanî amaçlar için yapısal değişimlere uğratılıyor mu ve ben bunlardan haberdar mıyım?
Bu ürün üretilirken, insan ve hayvan hakları ihlal ediliyor mu ve çevreye zarar veriliyor mu?
Bu gıda maddesini tükettiğimde, bende nasıl bir gelişme ve değişim meydana getirir?
Bu yiyecek ve içeceği tüketmesem zarar görür müyüm veya tükettiğimde bana bir yararı var mı?
Hz Peygamber (s.a.v.) bu çağda yaşasaydı ve soframa konuk olsaydı (s.a.v.) bu ikramı tüketir miydi? Tüketmez ise bana ne buyururdu?
Allah (c.c.) beni yiyip içtiklerimden de hesaba çekecek mi? Şayet çekecek ise ben yiyip içtiklerimin hesabını verebilir miyim? Şayet veremezsem beni bekleyen akıbet nedir?
Soruları daha da çoğaltabiliriz. Ancak önemli olan soruların çoğaltılmasından ziyade; bizim yeme içme meselesini önemseyip önemsemediğimizdir. Eğer bunu önemsiyorsak ve soframızda bir sorun varsa bunu ortadan kaldırmak için bir gayret içinde miyiz? Müslümanlar kazanırken helal harama nasıl dikkat etmeleri gerekli ise yemek içme mevzuunda da aynı hassasiyeti göstermelidirler. Bu konuya gereken önemi vermelidirler. Yoksa “Öyle devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez“ (Buhari) Hadis-i Şerifi’ndeki güruh içinde kaybolup giden zavallılar olmaya razı olmayı sürdürecek miyiz? Herkes kararını vermeli.
Bize Düşen Vazifeler
1- Öncelikle her Müslümanın helâl gıdanın önemini bilmesi, bunun İslâm’ın katî bir emri olduğuna inanması ve bu konuda bir arayış içinde olması gerekir.
2- Helâl gıda arayışında şuurlu hareket edilmelidir. Bunun için de öncelikle İslâm’da helâl ve haram kılınan gıdaların neler olduğunun sonra da bunların günümüzde nasıl kullanıldığının bilinmesi gerekir. İslâm’ın haram kıldığı gıdalar bellidir ve bunların sayısı da azdır. Ancak dinimizde haram kılınan alkol, domuz, kan ve murdar hayvan günümüzde pek çok endüstriyel ürünün üretilmesinde hammadde olarak kullanılmaktadır. Meselâ domuzun; yağı, midesi, pankreası gibi neredeyse her bir organından ayrı bir gıda katkı maddesi yapılmaktadır. Hâl böyle olunca; haram lokmanın midesine girmesini istemeyen Müslümanların da bu konuda şuurlu hareket etmekten başka çaresi kalmamaktadır.
3- Müslümanların birinci tercihi ucuzluk değil, helâllik ve güvenilirlik olmalıdır. Bu güne kadar gıda alanında televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında yer alan haberlere bakıldığında; bir kısım uygulamaların “gıda terörü” isimlendirmesini haklı çıkaracak derecede olduğu görülecektir. Meselâ; dana kıymasına tavuk sakatatı, kırmızıbibere kiremit tozu, zeytine siyah boya, tereyağına margarin, yoğurta jelâtin, bala tatlandırıcı katılması gibi gıda sektöründe birçok hile yapılmaktadır. Bu açıdan helâl ve sağlıklı gıda tüketmek isteyen Müslümanların; alacakları yiyecek ve içeceklerin muhtevasına ve güvenilirliğine bakmaları gerekir.
4- Haram maddelerden elde edilmiş veya vücuda zararlı olan gıda katkı maddeleri hakkında bilgi sahibi olunmalı ve etiket okuma alışkanlığı kazanılmalıdır. “Müslüman bir ülkede yaşıyoruz.” düşüncesiyle market raflarında ele geçen her ürün alınmamalı, tüketilen ürünler kesinlikle araştırılmalıdır. Biz Müslüman bir ülkede yaşasak da artık dünyanın bir köy hâline geldiği ve gıda üreticilerinin hepsinin Müslüman olmadığı unutulmamalıdır.
5- Mümkün olduğu kadar endüstriyel gıdalar yerine, tabiî olanlar tercih edilmelidir. Çünkü renklendirmek, raf ömrünü uzatmak, tatlandırmak, kıvamını arttırmak, homojenleştirmek vb. gayelerle endüstriyel gıdaların içine birçok katkı maddesi ilâve edilmekte ve bunların bir kısmı sağlık açısından risk oluşturmaktadır.
6- Tüketiciler, eğer ürün alırken içine katılan bazı katkı maddelerinden şüphelenirlerse bunu gerek mail göndererek gerekse telefon açarak üreticilere sormalıdırlar. Onların böyle bir şuurla hareket etmeleri ister istemez üreticileri de belli konularda hassas olmaya zorlayacaktır.
7- Hiç şüphesiz günümüzde Müslümanların gıda konusunda en çok sıkıntı yaşadıkları alanların başında et ürünleri gelmektedir. İslâm, başta domuz olmak üzere bazı hayvanların etini haram kılmış, eti helâl olan hayvanlar için de belli bir kesim usulü getirmiştir. Buna göre hayvanı kesecek kimse Müslüman veya Ehl-i Kitap olmalı, kesimden önce besmele çekmeli ve hayvanı “boğazlama usulüyle” kesmelidir. Aksi takdirde hayvan murdar olmuş sayılır. Ancak ülkemizde kesilen hayvanların tamamının böyle bir hassasiyetle kesildiğini söylemek oldukça zordur. O hâlde Müslümanlar, mümkün olduğu kadar aldıkları et ve et ürünlerinin helâl olup olmadığını araştırmalıdırlar.
8- Dünyanın bir imtihan yeri olması hasebiyle dinimiz bazı gıdaları insanlara haram kılmış ve Kur’an ve Sünnet’te helâl ve haram olan yiyecek ve içeceklerin neler olduğunu açıklanmıştır. Fakat kesin haram veya helâl olduğu anlaşılamayan şüpheli bir alan da vardır ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Helâl de bellidir haram da. Ancak bu ikisinin arasında, ikisine de benzeyen bir kısım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilemez, ayırt edemez. Bu şüpheli şeylerden sakınan insan; dinini, ırzını ve haysiyetini korumuş olur.” buyurarak bu alana yaklaşmamamızı istemiştir. Bu açıdan özellikle şüpheli gıdaların oldukça fazla olduğu günümüzde, Allah Resûlü’nün (s.a.v.) bu hadisleriyle amel etmek son derece önemlidir.
Özetle günümüzde Müslümanlar boğazlarından midelerine inecek her bir gıdaya vize sormalı ve yediklerinin helâl olup olmadığına dikkat etmelidirler. Gerekirse şüphe duydukları gıdalar hususunda uzmanına sorarak; telefon, mail ve daha değişik yollarla firmalara ulaşmalı ve yedikleri gıdaların mahiyetini öğrenme gayreti içinde olmalıdırlar. Evet, -hayatı yaşanmaz kılacak derecede ileri götürmemek şartıyla- yiyecek ve içeceklerimizde ihtiyatlı ve hassas hareket etmek inancımızın bir gereği olarak görülmelidir.
Ruh ve bedenimizi düzeltmek için midemizi, midemizi düzeltmek için mutfağımızı düzeltmek gerekiyor. Bir yerden başlamak şart… Hiç tehir etmeden o gün bu gün olmalı.
İbadetlerimizin makbul, dualarımızın kabul olabilmesi için helal yemeliyiz.
Kamil insan olabilmek için helal yemeliyiz.
Şeytana tabi olmamak için helal yemeliyiz.
Takva erleri olabilmek için helal yemeliyiz.
Ahirette kolay hesap verip kazananlardan olabilmek için helal yemeliyiz.
Dinimizi, ırzımızı ve haysiyetimizi korumak için helal yemeliyiz.
Çoluk çocuğumuzun hayırlı olması için helal yemeliyiz.
Helal ve temiz yiyen insanların azalarında hayırlar, faziletler ve güzellikler tezahür eder. Yüce Rabbim; cümlemizi helal kazanan, helal yiyen ve sıhhatte daim eyledikerinden kılsın. Amin ….